22 Ekim 2008 Çarşamba

Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi


Aşk üzerine bu kadar çok şey yazılıyor ama içeriği bakımından genelde tek yönlü ya da kısır ifadelerle anlatılabiliyorken, Orhan Pamuk gibi bir yazarin,gözlemcinin veya ifadecinin; aşk konusunu, çok daha farklı yönleriyle ele alıyor olmasını beklerdim. Bu karşılıksız kalan beklentimin, başlangıçta yaratmış olduğum yüksek beklenti seviyesi ile ilgili bir sebepten kaynaklanmadığını defalarca kanıtlamış yazarlar ve romanlar mevcuttur.
Hepimizin hayatımızın bir döneminde içinden çıkamadığı "o kişiyi saplanti" haline getirme hallerimizden birer parça alarak bunların hepsini bir karakterde toplamış olması ne edebi açıdan ne de aşk açısından hiç şaşırtıcı ve başarılı değil kanımca. Karakterlerindeki sıradanlık bir kişi üzerinde – saplantı yapan ya da yapılan – herşeyi gösterebilme ısrarıyla uzun ve sıkıcı bir hale bürünürken; roman, artık bizlerin günlük hayatta karşılaştığı ve hayatımızı sıkılganlığa mahkum etmemesi için kaçarak uzaklaştığımız baş karakterle dolu. Her yeni sayfayı farklı ve/veya ilginç başka bir konu ya da kişiler yakalama ümidiyle açarken, sayfanın sonuna doğru bir sonraki sayfanın da aslında bir öncekinden daha farklı birşey vaad etmeyeceğini sayfalar geçtikçe kabulleniyor, kitabın yarısından sonra bunu seslice sorgulamaya başlıyor ve sonlara dogru da şu anda benim yaptığım gibi dayanamaz hale geliyorsunuz.
Henüz kitabın tamamlanmasına 200 sayfa daha var. Belki birazdan beklentilerimi(zi) karşılamaya daha çok yaklaşan bir romana dönüşmesi ihtimali olabilir ama beklentilerimi(zi) tamamıyla karşılamak için geride kalan 200 sayfanın yetersiz olduğu da bir gerçek.

20 Ekim 2008 Pazartesi

45. Altın Portakal Film Festivali


Bu sene ne yazikki hicbir filmi izleyemedim.. Ama cogunun en azindan konusu hakkinda bilgim var.. Bir coğunda arkadaslarim calisti ve odule layik gorulduler..
Bence bu seneki festivalin degisik bir anlami var.. Cogu yonetmen, produktor filmini odul kazanmak icin cekmez.. Ama odul bir anlamda onlar icin takdir edilmenin bir parcasidir.. Elbette kimin ve neyin takdiri sorulari tartisilabilir ama bu sorulari bir kenara birakarak bu seneki odul dagilimdaki cesitlilige bakarsaniz her filmin bir yonden takdire deger bulundugunu goreceksiniz.. Bence bu Turk sinemasindaki gelismenin bir yansimasidir.. Ve elbette Turk Sinemasinin Nuri Bilge Ceylan sinemasindan ote oldugunun kanitidir...

19 Ekim 2008 Pazar

Dalga Dalga

Herşey birbirinden eksilir,
birbirinden çoğalır...
İncitirsen birini,
dalga dalga;
yıllar sonra bir başkası gelir seni incitir...
Seversen,
dalga dalga;
yıllar sonra biri gelir sever seni...

Cezmi Ersöz

15 Ekim 2008 Çarşamba

Home

Bugün uçakta San Diego'dan dönerken Depeche Mode'un Home sarkisini dinledim..Tatilin en güzel yanı eve dönmek degil midir ? Evet bende evime dönüyordum.. Ve kapidan içeri girdiğim andan itibaren güvendeydim..
Benim için dinleyin..


Here is a song from the wrong side of town
Where I'm bound to the ground by the loneliest sound
And it pounds from within and is pinning me down

Here is a page from the emptiest stage
A cage or the heaviest cross ever made
A gauge of the deadliest trap ever laid

And I thank you for bringing me here
For showing me home
For singing these tears
Finally I've found that I belong here

The heat and the sickliest sweet smelling sheets
That cling to the backs of my knees and my feet
Well I'm drowning in time to a desperate beat

And I thank you for bringing me here
For showing me home
For singing these tears
Finally I've found that I belong

Feels like home
I should have known
From my first breath

God send the only true friend I call mine
Pretend that I'll make amends the next time
Befriend the glorious end of the line

And I thank you for bringing me here
For showing me home
For singing these tears
Finally I've found that I belong here