24 Şubat 2011 Perşembe
2011 Oscarlari
23 Şubat 2011 Çarşamba
Tıksırtmak
Rekora doğru
Sonuçta 2010 acayipliğini yüzde 58 ile kabul ettirmeyi başardı. Sekiz yıl yüzde 10 seçim barajını indirmedi (seçimlerden sonra inecek!), oysa çok partili yaşamda rekor süre tek başına hükümet kalmayı başarmak üzere. Bırakın barajı, 2007 seçimleri öncesi “birleşik oy pusulası” oyunuyla Kürt adayların bağımsız yolla seçilmesini dahi zorlaştırmak istedi açılım insanı. Destekçiler bunu da görmedi, Arınç arada bir ağlıyordu ya neyimize yetmezdi? Askeri vesayet durumu yaratan yüzlerce hukuk metnine dokunmadı. Yargının düzgün işlemesini sağlayabilecek temel yasal düzenlemeleri de yapmadı, asıl amaç, tümüne “prestij kaybettirmekti” ve nitekim kaybettirdi. Kötü giden işlerin sorumlularıysa hiç değişmedi: Ergenekon, Kemalistler ve sarhoş komünistler! AKP’nin parlamenter sisteminde TBMM’ye karşı onlar sorumluydu! Yaşamsal Ergenekon soruşturması bile kötü iddianame ve lüzumsuz tutukluluklarla, değersizleştirildi.
İki baştan biri
2011 seçimlerine beş ay kaldı ve yüzde 10 barajıyla yapılacak “şeyin” adı seçim olamaz. Haziran’daki “zırvaya” beş ay kala Kars’taki heykel, Halit Ergenç’in göğüs kıllarının ne kadar gösterilmesi gerektiği ve alkol satışları tartıştırılmaya başlandı. Zamanında genelkurmay başkanları konumlarından tamamen bihaber, “yurttaş değil miyiz, düşüncelerimizi açıklarız” diyordu, kendisi de aynı yolu tuttu ve her konuda bıkıp usanmadan konuşmaktan vazgeçmedi!
Halihazırdaki manzarada, kendisini eleştirenlere, protestoculara tahammül edemeyen bir Başbakan, bakanları ve yardakçıları var. Yaptıklarını benimsemeyenlerin akıllarından kuşku duymaya 12 Eylül oylaması esnasında başlamışlardı, hız verdiler. GS taraftarının protestosuna verilen tepkilere bakın. Kulüp başkanı, protestocuların belirlenip stada alınmamasından söz edebiliyor. Bakanları, taraftarlıklarını “askıya alıyor”. 2011’de oluyor tüm bunlar. Herkes çekiniyor ve herkesten kendilerini sevmeleri, takdir etmeleri bekleniyor. 2011 yılında! Üçlü koalisyon döneminde Bahçeli ortak olunca, yazar çizer “aslında göründüğü kadar sert biri değil, vallahi çok iyi bir insan” gibi sözlerle acınası bir tavır takınmıştı. Son sekiz yılda da, konjonktüre bağlı bir iki ilerici hamle yapmış, otoriter zihniyetli İslamcı siyasetçiden, demokrat siyasetçi çıkarmaya çalışıyorlar. Olmuyor, olmayacak! Başbakan ve adamları, nasıl davranabiliyorlarsa öyle davranıyorlar, o konuşmaları Ergenekon gazozlarına ilaç attığı için yapmıyorlar.
Başbakan, başkan olmak (zaten “çeyrek başkanlığı” yarattılar) ve 1975’te Erbakan’ın Milli Görüş’te dile getirdiği anayasal sistemin bir benzerini kurmak istiyor; anlamıştık. Hocaları, hakkını boşuna helal etmiyor talebelerine. Bu, kırk yıllık bir siyasi proje, o da sır değil. Ama kendisi hâlâ, yalnızca bir Başbakan. Anayasa’da, aralarında hiyerarşi olmadığı vurgulanan üç devlet gücü var ve konumu, onlardan birinin “iki başından biri” olmak, hepsi bu. İnönü gibi, Bayar gibi, Peker gibi, Saraçoğlu gibi, Menderes gibi, Demirel gibi, Ecevit gibi, Özal gibi, Yılmaz gibi, Çiller gibi yalnızca bir Başbakan. Eşitler arasında birinci. Her şeyimiz değil, ülkenin her şeyi değil, her konuda ne düşündüğü merak edilmiyor, herkes sevmek ve takdir etmek zorunda değil. Bir zahmet o da bunu anlayıversin. Yalnızca bir Başbakan, hepsi bu! Hani “içkiyi yasakladık mı, tıksırana kadar içiyorlar” diyor ya, zaten yasaklayamaz, böyle bir yetkisi yok, dağ başında yaşamıyoruz. İnsanlar neyi yasaklamadığıyla değil, neleri serbest bıraktığıyla ilgileniyor. İleri demokrasiymiş; hadi oradan! Yurttaş, vasatına çoktan razı. Bu satırların yazarı, kendisini ve adamlarını sevip takdir edemedi, böyle bir özgürlüğü var, bir ormanda ve orman yasalarıyla yaşamadığının farkında. İnsanın tıksırası geliyor.
MURAT SEVİNÇ: Ankara Üni., SBF
16 Şubat 2011 Çarşamba
Hissetmeden Asla
http://www.leventergun.com
İlk kuzenler keşfetmiş zaten...
14 Şubat 2011 Pazartesi
Silinen Ayak İzleri
Ruin is a gift
"Dear David,
We haven't had any communication in a while, and it's given me time I needed to think. Remember when you said we should live with each other and be unhappy so we could be happy? Consider it a testimony to how much I love you that I spent so long pouring myself into that offer, trying to make it work. But a friend took me to the most amazing place the other day its called, The Augustium. Octavian Augustus built it to house his remains. When the Barbarians came they trashed it along with everything else. The Great Augustus Rome's first true great emperor. How could he have imagined that Rome, the whole world as far as he was concerned, one day would be in ruins. It's one of the quietest and loneliest places in Rome. The city has grown up around it over centuries. Feels like a precious wound, Like a heartbreak you won't let go of cause it hurts too good. We all want things to stay the same David. Settle for living in misery because were afraid of change. Of things crumbling to ruins. then i looked around in this place at the chaos its endured. The way its been adapted, burned, pillaged, and found a way to build itself back up again...and i was reassured. Maybe my life hasn't been so chaotic, It's just the world that is. And the only real trap is getting attached to any of it. ruin is a gift. Ruin is the road to transformation. Even in this eternal city. The Augustium showed me that we must always be prepared for endless waves of transformation.
Both of us deserve better than staying together because we're afraid we'll be destroyed if we don't."
From the movie Eat, Pray, Love